Paris, 17/08/2016
Yine bir Ağustos ayı. Paris sessiz.
Daha az trafik, daha az insan, daha az sayıda açık
dükkan ve restoran. Dünyanın önemli bir metropolü için şaşırtıcı gelebilir ama Parisliler
için hiç değil, hatta çokça kanıksanan bir gerçek. Her ağustos ayında topluca çıkılan
yaz tatilleri nedeniyle şehir sanki büyük bir metamorfoza uğrar!
Şehrin boşalması kimi bölgelerde çok daha ciddi
hissedilirken daha etnik grupların yoğun yaşadığı semtlerde ‘terkedilmiş şehir
sendromu’ daha az hissedilir. Afrikalıların, Hintlilerin, Pakistanlıların, Uzakdoğuluların
bölgeleri nispeten daha canlı olur. Paris deyince Fransızların yanısıra bu
kozmopolit şehirde yaşayan farklı etnik topluluklar da mutlaka akla gelmeli
zaten. Paris’e asıl rengini veren de bu
mülti-kültürel yapı. Bu ay bu etnik çeşitlilikten biraz bahsetmeye çalışacağım;
konumuz Paris’teki Uzakdoğulular.
Paris’teki Uzakdoğu topluluğunun tarihçesi 17.
yüzyılın ikinci yarısında Paris’e göç eden Çinlilerle başlıyor. Birinci Dünya Savaşı
sırasında da Fransız hükümeti çoğunlukla Wenzhou şehrinden 150.000 kadar Çinli
işçiyi ülkeye getirir. Kimi savaş sonrasında ülkelerine döndüyse de kalanlara
1930’larda Avrupa’da daha iyi yaşam koşulları arayışıyla zanaatkar göçü, 1970-1980’lerde de Kamboçya, Laos ve Vietnam’dan
mülteci göçü eklenir. Ikinci ve üçüncü nesille birlikte, cemaat, özellikle son
yıllarda Wuhan, Şangay, Beijing, Chengdu, orta ve kuzey Çin’den gelen
öğrencilerle de birleşerek büyür.
Çinlilerin yaşam bölgesi Paris’te dört ana semtte yoğunlaşır: 13. bölgedeki
Place d’Italie yakınlarındaki Choisy Üçgeni
denilen (Choisy, Ivry ve Masséna caddeleri arasındaki bölge) en büyük Çin
cemaatini ağırlar.
Ikinci büyük yerleşim bölgesi 10, 11, 19 ve 20.
bölgelerin birleştiği Belleville’dir.
Şehrin kuzeydoğusundaki
bu bölge tepeler ve parklarıyla genelde pek fazla tepeliği olmayan Paris’e hoş
bir hava verir, güzel manzaralı
tepeciklerden sanki Paris ayaklarınızın altındadır. Küçük bir kasaba
havasındaki dar arnavut kaldırım sokaklardan oluşan bu bölge, 20. yüzyılın
ikinci yarısında Ermeni, Yunan, Arap ve Kuzey Afrika Yahudilerinin de yerleştiği
çok renkli bir semttir. Kültürlerin içiçe geçtiği, her tür etnik dil, kıyafet,
yaşam tarzı, yeme-içme alışkanlığı, küçük esnafın yanyana yaşayıp çalıştığı, Çinli
mezecinin yanındaki Yahudi restoranına Çin böreği
ikram edip karşılığında falafel sandviçi aldığı tatların, renklerın, kokuların
karıştığı capcanlı bir yaşam alanı.
Üçüncü semt şehrin
en eski Çin yerleşimlerden 3. bölgedeki Temple
ve Arts-Metiers metrosu civarındaki
gizli saklı Maire ve Volta gibi kaldırım taşlı sokaklardır.
Volta sokağı numara 3’ün Paris'in en eski binası olduğu
rivayet edilir, 1240 yılından beri o noktada ayakta durmaktadır. Şu anda Taing Song-Heng adlı bir Vietnam restoranını
barındırır girişinde. 39 rue au Maire’de
Chez Shen ve 9 rue Volta’da Chez Xu otantik Çin yemeği için iyi seçeneklerdir.
Buralar gastronomik adresler değildir, hatta bazen tam olarak ne yediğinizi
kestiremeyebilirsiniz(!) ama kimi zaman önemli değildir çünkü tadlar çok
güzeldir. Diğer Çin mahalleleri gibi yan masalar turist dolu değildir, restoran
çalışanları kendi dillerinde bağırıp çağırarak çalışırlar ama farklı bir
atmosfer hüküm sürer ki hoşunuza gidebilir. Çevredeki marketler de ‘Fransız
saatine’ göre çalışmazlar, gece yarılarına dek alışveriş için açıktırlar.
Dördüncü yerleşim ise daha az bilinir. 18. bölgedeki Chapelle bulvarı, Ordener sokağı, Marx-Dormoy ve Riquet
civarında aktivite rue de Torcy’deki
kapalı pazarda yoğunlaşır. Japon ve Korelilerin yoğun bulunduğu semt ise rue Sainte Anne ve rue des Petits-Champs bölgeleridir.
Çin Yılbaşısı
Tüm dünyada Çinliler ocak-şubat aylarında bahar
bayramlarını kutlarlar. Bu dönem uzun bir tatildir; işyerleri kapanır, aileler
mutlaka bir araya gelir. Büyük sofralar etrafında leziz yemekler yenir,
çocuklara “hong bao” denilen kırmızı
zarflarda para dağıtılır. Her yerde kırmızı süslemeler vardır çünkü kırmızı
renginin uğuruna inanılır. Paris’te de her yıl Çin yılbaşı kutlamaları çok canlı
geçer. Bütün bir haftaya yayılan kutlamalar Hotel de Ville (Paris Belediye
binası)’den yürüyüşle başlar, kortej epey renkli görüntülere sahne olur. Place
d’Italie civarında kırmızı lambalar ve balonlarla süslü sokaklardaki geleneksel
Dragon dansı, Olimpiyat arabası, Beijing Operası karakterleri, geleneksel
köstümlü zarif Çinli kızların
oluşturduğu renkli görüntüler ve kötü ruhları kovmak için kaldırım boyunca
yerleştirilen çatpatların ateşlenmesi izlemeye değer.
Paris’te Çin mutfağı
Yolunuz Paris’e düştüğünde
gerçek Çin mutfağı denemek isterseniz benim favorim bir kaç lezzetli adres de
verelim:
Miam Guan (34 rue de Belleville) Dekorasyona sakın takılmayın.
Restoranın arkasında çalışan ekip noodle’ları taze taze yapar, çorbalar başlı
başına bir ziyafet…
La
Mangue Verte (100 avenue
d’Ivry) Vietnam ve Tayland spesyaliteleri için, özellikle marmite de canard au pruneau (kuru erikli ördek yahni) nefis.
Trois
fois plus de piment (184 rue
Saint-Martin) Sichuan
mutfağı, bol acılı sevenlerin cenneti…
L’Empire
des Thés (101 avenue d'Ivry) çay
saati için ideal. ‘Her masada mandalinalar ne hoş bir misafirperverlik’
diyordum ki mandalinanın şans ve iyi gelecek sembolü olduğu ve bahar bayramında
bolca dağıtıldığını öğrendim.
Hoa
Nam (51 avenue d'Ivry) Paris’in
en tanınmış şarküterilerinden. Pasta, dim
sum(buharda ravyoli), banh cuon
(pirinç unundan krep) ve börek çeşitleri için ideal. Dükkanın girişinde elinize
bir tepsi tutuşturuyorlar, almak istediklerinizi tepsiye dizip çıkışta kasada
ödüyorsunuz. Sebzeli çin börekleri harika!
Tang Freres (48 avenue d’Ivry) artık küçük bir imparatorluk haline gelen, her tür Asya malzemesini bulabileceğiniz önemli ve büyük marketlerden biri. Big Store (81 avenue d’Ivry) da telaffuzu zor, tadını tanımadığımız her tür egzotik sebze ve meyvenin bulanabileceği ‘rakip’ market. Biraz alışveriş yapmadan geri dönmeyin derim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder