30 Mart 2007 Cuma

Paris'de Venedik Karnavalı


Venedik Karnavalı için Venedik'e gitmeye gerek yok! Nasıl mı? Önerime kulak verin:

Her ne kadar Venedik'in "dünyada tek" büyülü atmosferini Paris'de yakalamak mümkün olmasa da bu girişimin her yıl onlarca Paris'liye güzel dakikalar yaşattığı kesin. 1999 yılında Michelle Santi tarafından 8 m2'lik küçücük bir mekanda 4 ayda hazırlanan 40 kostüm bu aktivitenin başlangıcı olur. Kurulan Paris Karnaval Derneği üyesi gönüllüler her yıl 200 civarında kostüm ve maskeyi hazırlamaya, sunmaya ve Parislilere 2 gün boyunca Venedik ruhunu yaşatmaya devam ediyorlar.

Bu yılki renk ve kıyafet şöleni için 31 Mart Cumartesi ve 1 Nisan Pazar günü saat 14:30-17:30 arasında Paris Porte de Plaisance (Bastille)'e uğrayın derim. Pişman olmazsınız.

www.paris-carnaval.org

28 Mart 2007 Çarşamba

Le Salon du Livre II



















Evet, kitap fuarına gittim, hoşuma gitti ama azıcık da hayal kırıklığını beraberinde getirdi. Paylaşacaklarım tamamen şahsi fikir ve saptamalarımdır.

Fuar 8 ayrı parkur takip edilebilecek şekilde design edilmişti. Parkurlar bilim, yaşama sanatı( bu yılki spesyalite:bahçe, yeşil alan, botanik üzerineydi), Virgin Megastore'un sponsorluğunda ana yedi tatmin(ya da günah), bölgesel, sanat, gençlik, çizgi roman, aktüalite/politika'dan oluşuyordu. Seçim yılı olması nedeni ile de politik kişiler ve kitapları önemli yer tutuyordu.

Bu yılın onur konuğu olan Hindistan 20 editör ve başta Sudhi Kakar, Sarnath Banerjee, Ravi Shankar Etteth, Vikram Seth, polisiye romanlarıyla Kalpana Swaminathan olmak uzere 30 yazarla temsil ediliyordu. Gibert Joseph tarafından realize edilen Hindistan pavyonu fransızca, ingilizce ve 18 hint lisanında kitapları içermiş ve hintli yazarların portrelerinin sergilendiği expo ile renklendirilmişti.

Bookcrossing üzerine verilen konferans çok ilgi çekiciydi. Duyanlarınız mutlaka vardır artık kitaplar ödünç verilmiyor, geçiriliyor! Siteye üye olup BCID (Bookcrossing ID) alıyor, okuyup başkalarıyla paylaşmak istediğiniz bir kitabı bu kodla etiketleyip arkadaşınıza veriyor, ya da park'ta, tren'de, cafe'de "unutuyorsunuz". Bulan okuyup siteye yorumlarını ekliyor. En büyük bedava kitap kulübü? Yeni tip kültürel paylaşım bana çok hoş geliyor ve trenlerde yavaş yavaş uygulanmaya başlandığına tanık oluyorum. SNCF de bu girişime katılmış: www.entraindelire.fr
Daha fazla bilgi isteyenler icin: http://bookcrossingfrance.apinc.org (fransizca) veya www.bookcrossing.com (ingilizce)

Tüm büyüklerin yanı sıra daha küçük çapta editörlere de şans veren fuarda Paris'in erotik kitapçısı La Musardine (www.lamusardine.com), aradığınız herhangi bir kitabı bulmak icin Chapitre (www.chapitre.com) , 7 yaşından beri kör olan Julien Prunet tarafından kurulan ve görme özürlülere çoğunlukla yazarların kendi sesleri ile okudukları kitapları hizmete sunan dernek Lire Dans le Noir (Karanlıkta okumak) (www.liredanslenoir.com) ve "yaşlanmaya" başlayan gözlere büyük karakterlerle hizmet eden Large Vision beni etkileyen başlıklardı.

Diğer yanda korkunç kalabalık, özellikle okul gruplarının fazlalığı, standlerde çizgi roman ve genclik yayınlarının yoğunluğu, fuar salonunun aşırı ısıtılmıs olması, hic bir stand'de kitaplarda Istanbul'dan alıştığımız "fuar indirimi" yapılmıyor olması beni hayal kırıklığına uğratan öğelerdi. Ama gidilip görülmeye değer buldum, kitapseverlere gelecek yıllarda kaçırmayın derim. Bir de Türk edebiyatı daha fazla temsil edilmeye başlansa?
FUARIN ARDINDAN POZITIF BILAN:
185,000 Ziyaretçi
çocuklar ve 26 yaş altı gençlerde ziyaret oranında bir yıl öncesine göre 3 kat artış
Hindistan'ın büyük başarısı: Sunulan 20,000 adet eserde 15,000 adet satış

21 Mart 2007 Çarşamba

L'Atelier des Chefs



Bugün Amerikalı arkadaşlarımla hoş bir gün geçirdim. Ne mi yaptım? L'Atelier des Chefs'de öğle yemeği yedim. Burası ne cafe, ne bistrot ne restaurant....ama yemek yedim işte hem de kendi hazırlayıp pişirdiğim yemeği! O zaman yemek okulu diye düşünebilirsiniz hemen... yok tam o da değil, yemek okulu kadar ciddi değil burası... yemek yapmayı öğrenmek isteyen ama vakti öğle paydosuyla kısıtlı olanlar için...Yaptıklarını "yeni jenerasyon yemek dersleri" diye tanımlıyorlar.
Aslında çok basit olmakla birlikte farklı ve hoş bir concept yaratmışlar. Paris'de 8. arrondissement'da hoş bir sokak içinde avluya bakan bir giriş katı düşünün. Sokaktan avluya girdiğinizde tamamen camekan bir salonla daha doğrusu kocaman bir mutfakla karşılaşıyorsunuz. İçeride harıl harıl yemek pişiren kravatlı, takım elbiseli şık ve yakışıklı beyler ve tailleur'lü, deux-piece'li hoş hanımlar görüyorsunuz. Yakındaki işyerlerinden çıkmış çalışanlar bir saatlik öğle paydoslarında bir yere gidip "plat du jour" (günün yemeği)ni yemek yerine o yemeği kendileri yapıp yaptıklarını yemeğı tercih ediyorlar. Atölyeye girdiğinizde rezarvasyonunuz kontrol ediliyor ve hangi saat diliminde yer ayırttıysanız o grupla mutfağa giriyorsunuz. Gruplara ayrılıp şefin verdiği bilgiler doğrultusunda yemeğin ön hazırlığını yapıyor (kesme, kıyma, karıştırma) sonra pişirme aşamasına geçiyorsunuz. Ders yarım saat sürüyor, hazırladığınız yemeği kendiniz servis yapıyor, yan odadaki uzun masada diğer katılımcılarla yemeğin keyfine varıyorsunuz. Arzuya gore bir bardak şarap ve ardından tatlı, kahve, çay ile keyfinizi tamamlayabiliyorsunuz. Bir saat sonunda yine iş başı!
Mutfakla ilgili bir çok alet, kitap ve pek tabii ki yemek tarifinde kullanılan baharatları da atölyenin butiğinden satın alma imkaniniz var. Sağlıklı ve taze yemek seven, şefin küçük tavsiyelerini öğrenmek isteyen, mutfakta üretmekten hoşlanan ve vakti kısıtlı olan herkese tavsiye ederim.
Ben bugun ne mi hazırlayıp yedim? Curry de volaille minute+ riz basmati a la cardamome(basmati pilav eşliğinde tavuk curry)...Fiat mı? 15 euro'ya hem öğle yemeği hem hoş bir yemek dersi! Deneyin, beğeneceksiniz.
http://www.atelierdeschefs.com/

Herşeyin başı

Günlüğüme ilk satırları yazmaya başlıyorum. Bu sayfa sayesinde Fransa'da yaşayan, yaşamaya gelen ve geleceklere yol gösterici olması amacıyla öğrendiklerimi, izlenimlerimi, yorumlarımı paylaşacağım. 4 yılı aşkın süredir yaşadığım bu ülkeyi anlatırken kendim de halen keşfetmeye, şaşır(t)maya, anlamaya devam edeceğim...
Ciddi konular olacak, bilgi dolu, yol gösterici... esprili konular olacak eğlendirici, gülümsetici... Ya da "tout simplement" hepimizin her gün yaşadığı sıradan olaylar, konular... Paris'te neler oluyor, kimler gelip geçiyor, nerede ne görülür, ögrenilir, yenir içilir, yapılır... Fransa'ya ve Fransızlara eleştiriler, Fransa'yı ve Fransızları savunmalar... En önemlisi bu ülkede yaşarken bu ülkeyi ve insanlarını anlamaya çalışmak, bunu neden böyle yapıyor'ları sorgulamak... Türklerden de bahsedeceğiz tabii ki... hepsi benim yorumlarım, benim bakış açımla!
Bu blog sayesinde birikmiş anılarımı ve her günlük yaşantımı, Fransa'yla ilgili geçmis, bugün ve geleceğimi, ilgi duyanlarla paylaşmak istiyorum. Blog'uma hoş geldiniz.