30 Eylül 2009 Çarşamba

Eylul sona ererken...


Yaz tatili ve eylül ayı rentrée’sini atlattıktan sonra hayat çoğumuz için eski ritmine geri dönüyor.

Peki, eylül ayında gündemi meşgul eden başlıklar neydi? Bu yıl rentrée’nin en sıcak dosyalarından biri La Poste (Posta)’un statü değişikliği. Posta çalışanları geçen haftalarda hemen greve girip tepkilerini gösterdiler tabii ki. Cumhurbaşkanı ile eski başbakanlardan Villepin arasında iplerin gerildiği Clearstream davası açıldı. Işsizlik oranının yüksekliği, kepenk kapatan işyerleri, yeni vergi ‘taxe carbone’, jogging yaparken kayıplara karışan kadın derken bir de intiharlar birbirini izliyor. Ilk tv’de izlediğimde inanamamış, yanlış duyduğumu düşünmüştüm. France Telecom’da iki yıldan az bir süre içinde intihar eden çalışan sayısı 24 imiş! Korku filmi gibi, düşünsenize iş yerinizde ayda bir, bir iş arkadaşınız intihar ediyor! 11 eylülde 32 yaşındaki çalışanın ardından listeye bugün Annecy’deki call center (çağrı merkezinde) çalışan 51 yaşındaki iki çocuk babası bir kişi daha eklendi. Karısına bıraktığı mektupta, kararına işyerindeki baskıların neden olduğunu yazmış. Personel politikalarının gözden geçirileceğine söz veren CEO’nun beyanı pek bir işe yaramamış anlaşılan…Fransa’da iş yaşamındaki stres nedeni ile her gün bir kişinin intihar ettiği hesaplanıyor, daha önce Renault’da da duymuştuk. Bunların kişisel dram olmadığı, direkt çalışılan şirkette sürekli rakam ve performans baskılarıyla ilintili olduğu belirtiliyor.

Ya süt krizi? Günlerdir boş arazilere dökülen ve heba olan tonlarca sütü gördükçe içim cız ediyor. Tamam, geçinemeyen üreticiler tepki göstersinler ama dünyada açlık ve sefalet içinde milyonların olduğu düşünülürse tepkiler daha yararlı bir şekle dönüştürülemez mi? Sivil toplum kuruluşlarıyla elbirliği yapılıp süt bulamayan, satın alamayan onlarca ihtiyaç sahibine gönderilemez mi? Neyse ki Brüksel’deki Avrupa Komisyonunun önünde yaptıkları ‘show’dan sonra son günlerde pazar yerlerinde halka dağıtmayı akıl edebildiler.

Domuz gribinde alarm zilleri ise çoktan çalmaya başladı. Hasta sayısına her hafta 100,000 yeni hastanın eklendiği ‘pandémie’ tüm hızıyla devam ediyor. Okullar kapanıyor; metro, sinema ve tiyatrolarda maskeyle gezmeye başlayan insanlar çoğalıyor. Sağlık personeli hazırlıklarını yapıyor, her kasaba ve semtte toplu aşı yapılabilecek merkezler hazırlanadursun ekim ayında piyasalara çıkacak aşı dört gözle bekleniyor ama o konuda da sağlık camiasında farklı görüşler savaşı var. Halk ise çaresiz, biraz da paranoyayla olacakları bekliyor.

Bu yazıyı böyle karamsar bitirmeyelim, biraz da çoşkuyla takip ettiğimiz Fransa’da Türk Mevsimi kapsamında doludizgin süregelen aktivitelerden bahsedelim: Ara Güler sergisi MEP’te (Maison Européenne de la Photographie) 11 ekime kadar gezilebilir. 3-4 ekim tarihlerinde Maison des Cultures du Monde’da Beckett/Hikmet’in iki kısa piyesi izlenebilir. Ekim ayında Grand Palais’de açılacak ‘Bizans’tan Istanbul’a’ sergisiyle eş zamanlı Eyfel Kulesi de Türkiye renklerine bürünecek. 9-18 Ekim arasında UTLS’de (Université de tous les savoirs) her akşam saat 18:30’da ücretsiz konferans serisi gerçekleşecek. Türkiye-Avrupa Birliği, Kıbrıs sorunu, Türkiye ve Insan Hakları, Islam ve Politika, Türkiye’nin dış politikası başlıklardan bir kaçı… Daha geniş bilgi için: http://www.utls.fr/ ve tüm aktivitelerin listesi için: http://www.saisondelaturquie.fr/