16 Aralık 2010 Perşembe

BU NE BICIM MEMLEKET?

Le Parisien

Son 9 yıldır çok sık kullandığım bir cümledir bu… Hele geçen hafta, yaşam tamamen felç olunca artık pes dedim. Dünyanın beşinci büyük ekonomisi, insan hakları-özgürlükler beşiği, hijyen, standart, düzenleme konularında mangalda kül bırakmayan, sistemin tıkır tıkır işlediği sanılan FRANSA, 10 SANTIM KARA TESLIM OLDU!

Iki haftadır aşırı soğuk ve karla mücadele eden ülkede, geçen hafta Paris ve çevresi de nasibini aldı. Şehirdeki buzlanma nedeni ile otobüs seferleri iptal edildi. Taksi derseniz, en ufacık yağmurda bile çalışmayı bırakıp evlerine dönmeyi tercih eden taksiciler piyasadan silindi. Geriye kaldı metrolar: Kapasitesinin misli misli insan taşımaya çalışan metrolarda sinir katsayıları yükseldi, halk atıştı, bağırdı, çağırdı, itişti, kakıştı.

Haydi şehrin içindeyseniz bir şekilde evinize vardınız ama banliyöde oturuyorsanız trenlerin çoğu iptal edildi, otellerde yer bulunamadı. Arabalarıyla seyahet edenler gerekli tuzlama ve yol açma çalışmaları yapılmadığından 450 kilometrelik kuyruklarda mahsur kaldı, yüzlerce kaza oldu. Gece yarısı, halen 2 km yolu 8 saatte kat edememiş olanlar, çocuğunu okul çıkışı almaya ulaşamayanlar, benzini bitenler, aç-susuz geceyi arabasında uyuyarak geçirenler, buzlu kaldırımlarda düşüp yaralananlara yetişmekte zorlanan acil servisler, yollarda mahsur kalan ambulanslar, içlerinde diyalize/doğuma yetişmesi gereken hastalar…

Oysa gün içinde Içişleri Bakanı basına yaptığı açıklamada 5.000 polis, jandarma ve itfaiyecinin iş başında olduğunu belirtmişti. Oysa ne giden vardı, ne gelen, ne tuzlama arabaları, ne kar temizleme ekipleri, hiç bir şey.. Eşim gibi arabası kara saplananlar, kaygan buz üstünde 20 kilometreyi düşe kalka 5 saatte yürüyerek gece yarısı evlerine ulaşabildikleri için kendilerini şanslı saydılar. Ertesi gün, olayın gerçek boyutu basına yansıdı. Paris çevresinde 8.000 kişi evine varamamıştı. Görüntüler üçüncü dünya ülkelerini bile şaşırtacak cinstendi. Başbakan suçu Meteo France’a yükledi; halktan özür dilemesi beklenen Içişleri Bakanının ‘arabalarını olur olmaz yerlere bırakıp gidenlere trafik cezası kesilmemesi emrini verdim’ beyanı ‘el insaf’ dedirtti.

Diyeceksiniz ki çetin kış şartları nerede olsa aynı manzara, ama tekrarlıyorum: Paris’e 10-20 km. mesafedeki banliyölerden ve 10-20 santim kardan bahsediyoruz. Bir otobüs şöförüyle yapılan röportajda ‘otobüsleri hemen garajlara teslim etmemiz istendi’ sözleri durumu çok güzel özetliyordu. Zincir takma zahmetine bile girmeyen resmi araçlara zarar gelmesin de, halk ne yaparsa yapsın. Aynı halk devletin eksikliğini hemen sivil oluşumlarla kapatmaya, çoğunlukla da başının çaresine bakmaya programlıdır aslında. Kimi alışveriş merkezlerinin gece boyu sıcak içecek-yiyecek dağıtması, yatak satan bir işyerinin dükkanını halka açıp yatak, yorgan, yastık vererek misafir etmesi gibi...

Aslında zordur bu milleti anlamak… Günlerce grev ve yürüyüşlerden bıkmayan Fransız bazen de öylesine tepkisiz kalabilir ki: sinemaya girmek için neden dışarıda yağmur/kar altında saatlerce beklemek zorundayım diye sormaz; havalandırması olmayan derme çatma odalardan bozma tiyatrolarda taburelerde oyun izlemeye gık çıkarmaz; en yoğun saatlerde marketlerde niye sadece bir kasa çalışıyor ya da restoranlarda yaz sıcagında niye soğutulmamış bira/kola içmek zorundayım diye sorgulamaz.

BU NE BICIM MEMLEKET DEMEKTE HAKSIZ MIYIM SIMDI?