17 Eylül 2010 Cuma

FRANSA KAYNIYOR


Yaz ayları rehaveti gerilerde kala dursun, Fransız politik arenasında sular yine kaynıyor. Ağustos ayında Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin ‘90 gün içinde ülke genelinde oluşmuş 300 yasadışı kampın temizleneceği’ ve gayri resmi yaşayan yabancıların ülkelerine geri gönderileceği açıklamasından sonra polis sert önlemler aldı. Daha sonra genelgede özellikle ‘çingene kampları’na vurgu yapılmış olması skandalın başlangıcı oldu. Doğu Avrupa, özellikle Romanya ve Bulgaristan vatandaşı Romanların AB vatandaşlığı ve serbest dolaşım hakları olduğundan sınırdışı edilmeleri mümkün değil ama Fransa’da 3 aydan fazla kalmak istediklerinde çalışma izinlerinin olması gerekiyor. Yabancı Romanlara önerilen ‘gönüllü olarak geri dönüş’.. Yani devlet hem uçak biletlerini ödüyor hem de yetişkinlere 300 euro, çocuklara 100 euro ‘cep harçlığı’ vererek ülkelerine geri gönderiyor. Tabii ki sorun çözülmüyor. Ülkesinde iş bulamayan, ailesini geçindiremeyen, mutfağında tencere kaynamayan insan tekrar geri dönüyor. Çoğunun belirttiği gibi ‘yasadışı olsa bile Fransa’da yaşam Romanya’dan daha iyi’.

Bu karmaşa içinde polisin şerrinden Fransız vatandaşı Romanlar da kurtulamadılar. Kendilerinin yabancılarla karıştırıldıklarından dert yanan Fransız Romanlar, politik bir çekişmenin içinde yer almak istemediklerini beyan ettiler: ‘Bizi sağ, sol politikaları ilgilendirmiyor, tüm istediğimiz karavanlarımızı park etmek ve işimize geri dönmek. Biz yabancı değiliz; biz Fransızız’.

Geleneksel olarak spor sahalarına yerleşen Romanlar, bu yaz yer bulmakta çok zorlandılar. Bordeaux’da polis engeliyle karşılaşan 250 karavanlık gruba, şehrin belediye başkanı, eski başbakanlardan Alain Juppe ‘spor sahalarının halkın spor ihtiyacı için olduğunu, karavanları şehrin içine kabul etmelerinin mümkün olmadığını’ bildirdi. Gruba tahsis etmeyi önerdiği endüstriyel bölgeyi, Romanlar hava kirliliğini öne sürerek, kongre merkezi parkını ise aşırı sıcak olduğundan reddettiler. ‘Juppe gelsin, asfalt üstünde bu sıcakta bir haftasonu geçirsin, belki bizi anlar’ diyen grup önce Garonne nehri üzerinde bir köprüyü bloke etti, sonra izin için mahkemeye gitti ama talepleri reddedildi. AFP’in Roman Derneği başkanı Dubois ile yaptığı röportajda ‘Normalde mahkeme kararı iki saat içinde çıkar ve yerleşiriz ama Juppe küçük bir kasaba başkanı değil. Ciddi hayal kırıklığına uğradık, vazgeçmek zorundayız, asla şiddet istemiyoruz, burada çocuklarımız var. Ama böyle devam ederse organize olup karavanlarımızla Paris’e, Champs Elysees’ye çıkacağız.’ dedi.

Azınlık ve göçmen eşittir potansiyel suçlu söylemiyle şimşekleri üzerine çeken hükümet, ırkçı ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı ile suçlandı; hem uluslararası insan hakları dernekleri, hem Fransız muhalefeti, hatta Vatikan’dan bile eleştiri aldı. Dışişleri Bakanı sözcüsü Bernard Valero yaptığı açıklamada ‘Fransız otoritelerinin yasadışı kampları kaldırılması için aldığı önlemler Avrupa Birliği kurallarına tamamen uygundur ve AB vatandaşlarının dolaşım özgürlüğünü hiç bir şekilde etkilememektedir’ dedi. Göçmen Bakanı Eric Besson France 2’ye verdiği röportajda ‘Fransa, Avrupa’da yabancı, özellikle yasaya aykırı durumdaki yabancıların haklarına en çok saygı gösteren ülkelerdendir. Geçen yıl 170.000 kişiye uzun süreli oturma izni verdik. ABD’den sonra dünyada en çok siyasi sığınma hakkı veren ikinci ülkeyiz. Kimse bize ders vermesin’ dedi. 9 eylülde Avrupa Parlamentosu solcu, liberal ve yeşillerin önerisini 245’e karşı 337 oyla kabul etti. Bağlayıcı olmayan karar Paris’ten, Romanların sınırdışı edilmelerinin durdurmasını talep ediyor. Karar ertesi ‘politik diktaya boyun eğmeyeceğiz’ diyen Bakan Besson, Brükteş’te görüşmeler yaptı. Dün Sarkozy ile Barroso atıştı, bugun Fransız medyası Sarkozy’nin tavrını sert dille eleştirdi.
***
Roman tartışmaları süregelirken yaz tatilinden dönen Fransızlar ayaklarının tozuyla sokaklara döküldüler. Toplu taşıma araçları, havaalanları, postaneler, okullar grevde… Konu mu ne? Emeklilik Sistemi. Hükümet tarafından önerilen değişiklik, emeklilik yaşının 60’dan 62’ye çıkarılması. Reform gerekliliğinin temeli tabii ki bütçe açıkları, Sosyal Sigortalar Kurumunun büyük ‘deliği’. Ortalama yaşam süresinin uzamasıyla beraber yakın gelecekte çalışan nüfusun, emekli nüfusun aylıklarını ödemesi mümkün değil. AB içinde en yüksek borçlu ülkelerden biri olan Fransa’da bütçe açığı AB’de öngörülenin neredeyse 3 katı. Duvara çarpmaya adım adım yaklaştıklarını bildikleri ve özellikle gençler sisteme inançlarını tamamen yitirmiş oldukları halde kazanılmış haklarından asla vazgeçmek istemeyen Fransızlar, bu iki yıllık ertelemeye şiddetle karşı çıkıyorlar.

7 eylülde sendikaların önderliğinde sokaklarda uzun kortejler oluşturan devlet memurlarına bu sefer özel sektörden de güçlü katılım ve destek geldi. Nüfusunun %80’i 64 yaşın altında olan ülkede emeklilik konusunun herkesi yakından ilgilendirdiği ortada. Üstelik meşhur ‘solidarité’ (dayanışma) kavramı çok önemlidir bu ülkede…

Reform önerisinin mimarı Çalışma Bakanı Eric Woerth. Hani şu son üç aydır Bettencourt olayı ile adı anılan bakan… Fransa’nın en zengin kadını unvanlı L’Oreal’in sahibi Liliane Bettencourt’la çıkar ilişkisi, yasadışı parti ve seçim kampanyası finansmanı konusundaki polemik, üstelik bütçeden sorumlu bakan olduğu dönemde eşi Florence Woerth’un Bettencourt’un servetini yöneten şirkette çalışıyor olması konuları son aylarda mercek altında. Hem muhalefetteki sosyalistler hem medya bu skandalının peşini bırakmaya niyetli değil. Woerth ise tüm baskılara rağmen Sarkozy’nin de desteğiyle istifa etmiyor ve emeklilik rejimini iyileştirme misyonunu sonuçlandırmadan koltuğundan ayrılmak istemiyor.

Geçen haftaki protesto yürüyüşlerinde oluşan kortejlere rekor seviyede 2.5 milyon Fransızın katılımı sendikaların yüzünü güldürdü, ellerini güçlendirdiyse de sokaklardaki kalabalığın hükümetin geri adım atmayacak gibi görünen sert duruşunu nasıl etkileyeceği merakla bekleniyor. 15 Eylülde parlamentoda oylanan yasa aynı gün yine sokaklarda kalabalıklar tarafından protesto edildi, 23 eylül için de genel grev planlanmış durumda.

Woerth davası nasıl sonuçlanacak? ‘Elysees Sarayı’ yargıya baskı uygulamakta mıdır? Gelişen sosyal krizin her an politik bir krize dönüşmesi olası mıdır? Başbakan Fillon çok yakında gidici midir? Avrupa Fransa’yi izole mi ediyor? Bakalım önümüzdeki günler Fransız siyasetinde daha başka nelere gebe olacak?