Beş temmuz sabahı... Eşim
elinde gazete ile içeri giriyor. Yüzü durgun, hüzünlü… ‘Çok üzüleceğin bir haber vereceğim’ diyor.
Cumhuriyet gazetesindeki haberi gösteriyor: “Gazeteci Uğur Hüküm’ü kaybettik.”
Içim titriyor, sımsıcacık bir yaz gününde üşüyorum, hem de çok… Elimde gazete
donup kalıyorum, inanamıyorum. Ölüm bu kadar mı zamansız gelebilir? En üretken,
en olgun olduğu dönemde mi kopartır alır yanımızdan? Bir insana bu kadar mı yakışmaz?
Ölüm hayatın gerçeği, acı gerçeği…
Anılar süzülüyor gözümün önünden…
Yıllar öncesinde bir akşam telefonuma bırakılan mesaj yankılanıyor kulaklarımda:
‘Ben Uğur Hüküm, Radio France
International’in Türkçe Bölümü başkanı ve Cumhuriyet gazetesi yazarı. Paris’teki
Osmanlı-Türk mutfağıyla ilgili çalışmalarınızı büyük bir heyecanla takip
ediyorum. Eğer kabul ederseniz radyomuzda sizinle bir röportaj yapıp daha geniş
kitlelere tanıtmak istiyoruz’ Bir an birisi şaka yapıyor herhalde diyorum, üstelik
o güne dek hiç röportaj teklifi almamışım, inanamıyorum. Telefona geri dönüş yapıyorum, randevulaşıyouz.
Uğur Bey’le tanışmamız işte böyle başlıyor. Radyodaki bürosuna gittiğimde kitap,
dergi, CD arşivinin arasında kayboluşundan etkileniyorum, o da kendisi için
hazırladığım patlıcanlı böreklerimden… Önbilgi alacağım, ayarlayacağız,
planlayacağız diye düşünürken ‘hemen kayıt
odasına geçeceğiz, ben soracağım, siz yanıtlayacaksınız’ diyor. Oldukça
heyecanlıyım ama güler yüzü ve samimiyetiyle beni rahatlatıyor. Gerçekten çok
hoş bir söyleşi çıkıyor ortaya… O günden sonra her pazar sabahı programının tiryakisi
oluyorum- haberler, söyleşiler, müzik, kitap…
Sonraki yıllarda bir çok sosyal/kültürel aktivitede
karşılaşıyoruz. Kah Orhan Pamuk söyleşisi, kah Fransa’da Türkiye sezonu
etkinlikleri…Ilk kitabımın basımı için araştırma yaparken yine ofisine düşüyor
yolum. Önerileri, yol göstericiliği asla unutmayacağım değerde benim için… Ne
zaman karşılaşsak, ne zaman arasam, ne zaman mesaj atsam hep çok kibar, çok
centilmen, çok içten. Kimi insanlar vardır ya yüzlerinde güller açan, gözlerinin
içi gülen…Yanında olduğunuzda size güven veren, kendinizi değerli hissettiren…
Ilk karşılaştığınız andan itibaren kimyanızın tuttuğu, yıldızlarınızın barıştığı,
sık görüşmeseniz de hep varlığını yakınınızda hissettiğiniz insanlar…benim için
öylesi özel bir insan Uğur Hüküm.
1949 yılında İstanbul'da doğan ve 1973 yılından
beri Fransa’da yaşayan Hüküm 12 Eylül darbesinden sonra yurt dışında kurulan
Demokrasi İçin Birlik Avrupa Komitesi'nde yer aldı. Tek Cephe ve Info-Türk'e
yazılarıyla katkıda bulundu. O dönemde sinema çalışmalarını yurt dışında
sürdüren Yılmaz Güney'in asistanlığını yaptı. Paris’te yaşayan göçmen kökenlilere
kendi dillerinde yayın yapan Radio Soleil’i
kurdu önce, haftada 2 saat Türkçe yayın yapan radyo için çok sayıda program
hazırladı. Ardından Fransız devlet radyosunun yabancı dillerde yayın yapan bölümü
Radio France Internationale'in (RFI)
Türkçe yayınları sorumluluğunu üstlendi. Bu görevi çok sevdiği Güzin Dino’dan
devraldı ve 1993-2011 yılları arasında 18 yıl boyunca Pazar sabahları yayın yaptı.
Radyo tüm hayatıydı sanki, öylesine tutkuyla sarıldığı işi... 1995 yılından
itibaren de Cumhuriyet gazetesi Paris temsilcisi ve yazarı olarak çalıştı. Sosyolog,
araştırmacı, gazeteci ve eleştirmen olarak Altyazı, Nokta, Notos, Oluşum,
Radikal, Tiyatro Dergisi, Türk Sineması, Yeni İnsan-Yeni Sinema gibi yerli ve Geo,
Homme et Migrations gibi yabancı yayın organlarında yazı ve makaleleri
yayımlandı. Son dönemde Sol Gazete'sinde Paris'ten Notlar’ köşesini yazdı. Akademik
araştırma ve çalışmalarının yanısıra eşi Defne Gürsoy'la birlikte "Istanbul:
Bir Sivil Toplumun Doğuşu" (Istanbul: émergence d'une société civile)
ve Defne Gürsoy&Gaye Petek ile - "Fransa'da
Türkler" (Turcs en France) adlı
kitapları yazdı.
Aynı zamanda müzik ve sinema insanıydı Uğur Hüküm.
Jazz dergisine düzenli olarak "Paris Mektupları" yazdı. Cannes
Film Festivali'ne katılarak eleştirmenlik yaptı. Barselona, Vesoul, La
Rochelle, Taormina, Yeni Delhi uluslararası sinema festivallerine jüri üyesi/ davetli
gazeteci olarak katıldı.
Türk basınının yurtdışı
temsilcilerinin önemli isimlerinden biriydi. Kaleminin ustalığı tartışılmazdı. Iyi
bir gazeteci, ilkeli bir insan, büyük bir entellektüeldi. Çalışkan, özverili, insan
canlısı, alçak gönüllü, samimi ve yardımseverdi. Cesurdu, mücadeleciydi,
haksızlığa ve sömürüye karşı dururdu. Dosttu, dayanışmaya önem verirdi. Muhabbetine
doyum olmazdı. Anlattikça coşar, tutkuyla paylaşırdı. Politika, sivil toplum,
kitap, film, caz…ne kadar çok yönlü bir insan olduğunu ve hep inandıklarını
yaptığının göstergeleri zaten..
.
Sevgili Uğur, ‘siz’i, biz’i, bey’i, hanım’ı bir kenara bırakalım’
demiştin defalarca. Ama büyüğümüze hitapta alışkanlık diyelim, denediysem de hep
‘bey’e geri dönüş yapıyordum. Bu son veda mektubumda ‘sizi’ kaldırıyorum artık.
Aramızdan çok zamansız, çok ani, çok erken, çok genç yaşta ayrıldın. Günümüzde
nesli tükenmeye yüz tutan, yeri doldurulmayacak özel insanlardan, kıymetlerden
biriydin. Derler ya her insanın
hayatınıza girmesinin bir nedeni vardır diye... Hayatıma girdiğin için, değerli
bir arkadaş, sevgili bir ağabey olduğun için, gönlümde bu kadar güzel bir tad bıraktığın
için çok teşekkürler…Seni çok özleyeceğim. Ama biliyorum ki hatıran, başta eşin
sevgili Defne ve çocukların olmak üzere tüm sevdiklerin ve sevenlerinle
birlikte hep yaşamaya devam edecek.
Gittiğin yerde ışıklar içinde yat, pırıl pırıl yıldızlar nöbet tutsun hep
üzerinde, güzel insan Uğur’lar olsun sana…
Yazi 21.08.2013 tarihli Salom gazetesinde yayimlanmistir.
http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=88094#.UhXR9n-OIrg
1 yorum:
Sevgili Sibel ,
Uğur'u "Cumhuriyet" teki yazılarından
zaman zaman okuyordum.Hakkında fazla bilgim yoktu.
Senin yazını okuyunca iki kere yazık
dedim.Böyle bir değerin bu kadar erken gidişine yazık..
Yeri cennet olsun !
Sevim Gökyıldız
Yorum Gönder