Bir yıl içinde Fransa’da 2.000 café kapılarını
kapattı. Son 40 yıl içinde café’lerin 4/5’i tarihe karıştı. 1910’larda 510.000,
1960’larda 200.000 civarındaki café sayısı bugün 35.000’e düştü ve hergün
ortalama 2 café kapanmaya devam ediyor. Rakamlar neredeyse sürrealist. Peki
neden?
France2 televizyonunun ünlü programı Envoyé Spécial’den
gazeteci Laurent Hakim Fransız sosyal sembollerinden önemli biri olan caféler üzerine
bir araştırmaya yapmaya karar verdiğinde 18 gün boyunca Fransa’yı gezer, bu
yaşam ve paylaşım alanlarının yavaş yavaş yokoluşuna tanık olur. Bu gelişimin
nedenlerini kırsal bölgelerden nüfus göçü, kentleşme, teknolojik gelişmelerin
hayat tarzını değiştirmesi, işyerlerinde cafélerin yerini makinelere bırakması,
üstüste gelen kanunların hem tütün hem alkol tüketimini azaltması olarak özetliyor. Son yıllarda artan ‘bobo-branché’
mekanların bir Paris trendi olduğunun altını çizen Hakim, başkentin Fransa
genelinin gerçeğini yansıtmadığını belirtiyor. Kırsal alanda okul, eczane, fırın
ne kadar önemliyse halk forumu görevini üstlenen
cafélerin (üstelik çoğu gazete,
sigara, posta hizmetleri, toplu taşıma bilet satış noktası, hatta benzin,
loto gibi çoklu servis sunan mekanlar) ölümünün bir yerel felaket olduğunun
altını çiziyor.
Oysa halen bu mekanların günlük 11 milyon müşterisi
var. Bir Fransız işine giderken sabah kahvesini caféde içer, öğle
yemeğinin üzerine kahvesini içmeden işine geri dönmez, akşam eve giderken de uğrayıp
küçük bir aperitif alır. Yani normal Fransız
(François Hollande’ın cumhurbaşkalığına seçilmesinin ardından artık kimsenin
dilinden düşmüyor bu ‘normal’ sözcüğü…) günde en az 3 defa, çoğunlukla müdavimi
olduğu caféye girer, kontuarda takılır, gazetesini okur, muhabbetini eder. Café ritüeli bir tür terapidir. Sevincini paylaşır, hüznünü dillendirir,
derdini anlatır, efkar dağıtır. Efkar deyince bir de sigara yakar diyeceğim
ama 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren kapalı mekanlarda sigara içmenin
yasaklanmasıyla çoğu barın cirosu %20-%30 oranında düştü. ‘Benimkisi
gibi bir cafénin durumu umutsuz, çoğu insan kahvesini içip gidiyor, çarçabuk içilen
bir kahve yerimi döndürmeye yetmiyor. Evvelden insanlar girer, bir kahve alır,
bir sigara yakar, ikinci bir kahve alırdı. Şimdi sigara içmek için dışarı çıkmak
zorundalar, çoğu bir daha geri gelmiyor zaten... Ama dengeye dikkat etmemiz gerek çünkü eğer herşeyi yasaklarsak ve standartlaştırırsak kültürümüzü, ulusal kimliğimizi
öldürürüz.’ diyor bir café sahibi…
Son yıllarda
yaşanan kriz de sektöre ciddi bir tokat oldu. Fransızlar kemer sıkıyor, daha az dışarıda yiyor-içiyor-eğleniyor, daha
az para harcıyor. Öğle yemeklerini sandviçle geçiştirenler, karton bardaklarda
hazır veya expresso kapsülleriyle evde/işte kahve içenler… Içki fiatlarındaki
artış da çoğu insanı süpermarketten şişesini alıp evinde içmeye zorluyor. Café,
Brasserie ve Diskotekler Federasyonu ülke genelinde geleneksel barların krizden
yoğun etkilendiğini, karanlık ekonomik atmosferin barların kapanmasına/iflaslarına
neden olduğunu teyit etmekte.
Balzac ‘Bir café’nin kontuarı halkın parlamentosudur’ demiş ama alışkanlıklar
değişiyor. 20-30 yıl öncesine kadar caféler insan ilişkilerinde ve sosyalleşmede
çok önemli rol oynarlardı. Çalışanların büyük çoğunluğu için hergünkü
randevularının bir parçası, emekliler için de yalnızlıklarından kurtulmak için
güzel bir sebepti. Oysa günümüzde çoğu insan café’ye gitmek yerine virtüel
sosyal medya kanallarında vakit geçirmeyi tercih ediyor. IFOP ve Heineken-France’ın 2010 eylülünde yaptıkları
‘Caféler ve Sosyal Ilişkiler’ etüdünde 18 yaşüstü 957 kişiyle yapılan görüşmelerin
sonuçları günümüzde aile ve iş ortamının sosyal ilişkiler açısından en önemli
iki kriter olduğunu gösteriyor. 10 fransızdan sadece 4’ü düzenli caféye gidiyor,
%20’si haftada bir, %20’si ayda 1-3 kez gidiyor, üç Fransızdan biri hiç ayak
basmıyor. Nedenleri sorulduğunda arkadaşlarını eve kahveye davet etmeyi tercih
ettiklerini söylüyor ama hemen ardından fiatların pahallılığından
bahsediyorlar. Son 10 yıl içinde un demi
(25cl’lik biranın) ortalama fiatı 1,80€’dan 3€’ya yükseldi. Cafélerin sosyal
hayattaki yerini tekrar canlandırmak amacıyla Heineken bir vatandaş forumu oluşturuyor,
çözümler aranıyor.
‘Paris,
société de cafés’ (Caféler Toplumu
Paris) kitabının yazarı sosyolog Monique Eleb cafélerin toplumsal rollerini
kaybettikleri fikrine katılmıyor: ‘Geçmişte
insanların geniş apartmanları yoktu, café
bir anlamda salonları görevini görüyordu. Bugün halen insanlar köşedeki cafénin
patronuyla muhabbet, garsonuyla şakalaşmaktan zevk alıyor. Üstelik caféler örneğin bir Malili, bir Cezayirli
ve bir Kamboçyalının birlikte aynı masada oturduğu sosyal mozaiğin önemli bir
parçasıdır.’
Peki 2004 yılından
beri Paris’e yerleşen Starbucks gibi zincir caféler bu düşüşü hızlandırmış mıdır?
Fransa Genel Müdürü ‘Biz rakipleri değiliz çünkü sunduğumuz farklı. Gelen müşteri kitlesi
farklı. Alkol satmıyoruz. Müşterimiz istediği kadar oturabilir ve bedava wi-fi hizmetinden yararlanabilir’ diyor.
Suç sadece tüketicide
mi? Tabii ki hayır. Cafélerin çoğunun kendilerine çeki düzen vermesi gerekiyor çünkü
karşılamadan servise, rahat bir ortamdan, sunduklarına kadar çoğu toplumun gelişimine
ayak uyduramamış. Örneğin 2007’de
Fransa’da en çok tüketilen içecek diet kolayken cafélerin %60’ı bu içeceği satmıyordu!
Sektörün profesyonelleri alkol karşıtı kampanyaların ve kapalı alanda sigara
yasağının sorunu arttırdığını kabul etseler de cafélerin müşteri kaybetmesi dünden
bugüne olan bir hikaye değil. Sadece
içecek satarak ayakta kalmanın artık mümkün olmadığını belirten uzmanlar menünün
mutlaka tapas tarzı minik yiyeceklerle desteklenmesi, müşteri memnuniyetine önem
verilmesi gerektiğini, fiatları arttırmak
için kadife koltuklar ve loş bir ışıklandırmayla ambalajı değiştirmenin yeterli
olmadığını belirtiyorlar.
1990’lardan beri
sektörün lideri olan Costes kardeşlerin mekanları özel bir dekorasyon ve modern
bir menü sunuyor müşterisine. Başarının sırrı sorulduğunda Gilbert Costes hem
mekanlara yeni bir ruh kazandırılması gerektiğini hem de personeli feminize
etmenin şart olduğunu belirtiyor ve ekliyor: ‘20 yıl önceki gibi çalışmaya
devam edemeyiz. Zevkler, trendler hızla değişiyor, kendilerini yenilemeyenler
ayakta kalamaz.’
Kaynakça :
International Herald Tribune
Le Journal du Dimanche
Envoyé Spécial
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder