23 Eylül 2008 Salı

Cuisines en Fete


Bu haftasonu Fransa’da tüm mutfaklar bayramda! 2003 yılından bu yana Francine unlarının girişimiyle eylül ayının son haftasonu tüm Fransa’da yemek bayramı olarak kutlanıyor. Amaç zevkleri ve becerileri ne olursa olsun her yaştan geniş halk kitlelerini, zevk almak ve zevk vermek amaçlı yemek yapmaya davet etmek. Bayram 5 önemli değer üzerine inşa edilmiş: “Plaisir, partage, fête, transmission et convivialité” yani zevk, paylaşma, bayram/kutlama, bilgi aktarımı ve neşe/muhabbet. Mutfakta çok maharetliyseniz yani iyi bir “cordon-bleu” iseniz ya da çok da yemekle aranız yoksa da üç gün boyunca herkesin kendi zevkine göre bir program bulması mümkün. Le patrimoine français(fransız mirası)’nin önemli bir öğesi olan fransız gastronomisinin baş aktörleri olan üreticiler, şefler, restoratörler sahne alıyor ve bilgilerini, ürünlerini büyük bir gururla halkla paylaşıyorlar. 2007 yılı verileri 500’ün üzerinde girişimci, 300,000 katılımcı olduğunu, 400,000 yemek tarifi dağıtıldığını yazıyor! Le Grand Véfour ve yeni restoranı Sensing’in ünlü şefi "bol yıldızlı" Guy Martin bu girişimin altı yıldır parrain’i(vaftiz babası) Özellikle isim yapmış şeflerin atölyeleri günler, haftalar öncesinde dolmuş bile ama sadece bulunduğunuz bölgenin pazar yerlerinde, market ve dükkanlarında, ekmek fırınları ve pastanelerinde, alışverişinizi yaparken bile degustasyonlarla, demonstrasyonlarla ve atölyelerle karşılaşacağınız kesin. Haftasonunu önceden planlamak isteyenleriniz için ek bilgi: http://www.cuisinesenfete.com/

Son yıllarda hızlı yemek alıskanlıkları tüm dünyada olduğu gibi Fransa’da da bu işe gönül veren insanları çok endişelendiriyor, her köşe başındaki sözde pizzacılar(buralarda üretilen zavallı ürünleri pizza adı altında satmak gerçek pizzacılara hakarettir diye düşünüyorum) gerçek hamburgerin ne olduğundan habersiz hamburgerciler, görüntüsü bile arkanıza bakmadan kaçmanıza neden olan sandviççiler, yağ ve tuz oranı sağlığa zararlı boyutlara varan market raflarındaki hazır yemekler… Bir de geçen fransızların en çok tükettiği yemeğin yani “milli yiyecekleri”nin couscous olduğunu okuyunca gözlerime inanamadım! Yapılan bir diğer araştırma hiç kimsenin yemek hazırlamak için 30 dakikadan fazla zaman harcamak istemediğini gösteriyormuş. Herkesin sürekli koşuşturup nefes alacak vakit bulamadığı günümüz hızlı yaşantısında pek tabii ki anneannelerimizin dönemindeki gibi kadının bütün gün mutfaktan çıkmaması beklenmiyor, ama diğer yandan bir milletin kültürünün önemli bir öğesi olan geleneksel ve çok özel tarifleri yeni ürün ve tekniklerle birleştirip sürdürebilmenin, bugün ve gelecek nesillere aktarabilmenin ve de tanıtabilmenin yolları mutlaka bulunmalıdır diye düşünüyorum. Bu kapsamda desteklediğim Slow Food akımına bir başka yazımda daha detaylı değineceğim.

Bu girişimin bir diğer güzel yönü kendi katkınızı ekleyebilmek : Hadi, bu haftasonu kolları sıvayın- örneğin cuma günü evde yaptığınız bir keki ofisinize götürüp arkadaşlarınızla paylaşın. Cumartesi akşamı aileniz, dostlarınızla toplanın, herkes kendi yaptığı bir yemeği getirsin, sofralar şenlensin. Çocuklarınızın arkadaşlarını pazar sabahı bir brunch’a çağırıp mutfağa girip krep ya da poğaça yapmayı öğretin. Ben cuma akşamı eve davet ettiğim arkadaşlarıma yemek hazırlayacağım ve bu güzel bayramı onlarla paylaşıp kutlayacağım. Hepinize iyi bayramlar!

Hiç yorum yok: