30 Nisan 2007 Pazartesi

En Avril

“En Avril ne te découvre pas d’un fil” derdi anneanneciğim gerçekten de doğru bir saptama, nisan ayında üstünüzden hiç bir şey çıkarmamak, birazcık sıcak ve güneş görüldüğünde hemen soyunup dökünmemek gerekir derdi büyüklerimiz ama Paris’te 2007 Nisan ayı tüm rekorları geride bırakarak gerçek bir yaz şöleni sundu Parislilere.. Meteo France’ın açıklamlarına göre genel normun Fransa’nın kuzayinde 16, güneyinde ise 19°C derecelerde olduğu Nisan ayında bu yıl ısı mevsim normallerinin 8 ile 12 derece üstüne çıkarak tüm Fransa genelinde 25-28 dereceye ulaştı. Öğle saatlerinde neredeyse 28-29 dereceleri gördük. Önünde küçük/büyük terası olan tüm bistrotlar, brasserie’ler, café’ler hemencecik bir kaç masa attılar kaldırımların üstüne, yeşil çimenlere ya da dıştan ihtimal bile vermeyeceğiniz güzel arka bahçelerine, Paris binalarının “cour”’larına… Çalışanlar daha uzun yemek araları aldılar, çocuklular parkları doldurdular, haftasonu keyfi için arkadaşlar birlikte piknikler, barbeküler planlayıp gerçekleştirdiler. Kısacası bu yıl herkes “dışarılarda” yaşamaya erken başladı. Paris’te 5 yıllık geçmişi olan bizler yeni gelen arkadaşlara bu günlerden olabildiğince dolu dolu yararlanmalarını tavsiye ettik çünkü Paris’te ya 2003 yazında 15,000 kişinin ölümüyle sonuçlanan akıl almaz “canicule” dramı olabileceği gibi Temmuz ve Ağustos aylarında sürekli yağmurlu, rüzgarlı, dışarı hırkasız, yağmurluksuz çıkılmayan çok tatsız yazlar da yaşanabiliyor. Güzel hava hepimizi biraz gülümsettiyse de yerkürenin ısınma riski ve özellikle tüm ay boyunca bir damla yağmur görememiş olmak (1893 yılından bu yana bu kadar kurak bir Nisan ayı yaşanmamış) bu yıl seçim öncesi dönemde çok gündemde tutulan ekolojik dengeyi de tartışmamıza neden oldu. Günün ve havanın güzelliğini yaşayabilmek iyi de dünyanın gidişi gelecek nesillerden ne çok çaldığımızı ve çoğu zaman bilinçsiz hareketlerle çalmaya devam ettiğimizi tekrar tekrar anımsatıyor bana…

Hiç yorum yok: