courtesy of le Huffington Post
-Yahudilerle Naziler arasında taraf
tutmuyorum. Kimin başladığını bilmiyorum. Bunlar geçmişte kaldı. Kim kimi
provoke etti? Kim kimden çaldı? Bir fikrim var tabii…
-Hiç bir zaman antisemit olmayacağım demiyorum. Bu olasılığı saklı tutuyorum.
-Biliyor musun, bir gün rüzgar yön değiştirirse valizini yapacak zamanı
olacağından bile emin değilim. Patrick Cohen’in (France Inter’de her sabah program
yapan bir gazeteci) konuşmasını duyunca ‘işte diyorum gaz odaları… yazık’
Dieudonné Mbala Mbala Fransız bir
aktör, tiyatrocu, mizahçı. Annesi Fransız, babası Kamerunlu. Ünlü Yahudi mizahçı Elie Semoun’la
oluşturdukları komik ikili uzun yıllar birlikte çalışmış, sonra yolları ayrılmış.
Yıllardan beri tek kişilik oyunlar oynuyor. Gösterileri binlerce insan tarafından izleniyor, haftalık
youtube showları 2 ila 3 milyon kez tıklanıyor. Kendisinden ‘mizahın diktatörü’
diye bahsediliyor. Yukarıdaki cümleler oyunlarından bir kaç alıntı…
Geçen hafta Fransız kamuoyu komedyenle
Içişleri Bakanının mücadelesine tanık oldu. Içişleri Bakanı Manuel Valls
komedyenin gösteri değil, kamu düzenini bozma riski taşıyan toplantılar düzenlediğini
ve bu ‘mitingleri’ engellemek için tüm yargı yollarına başvuracağını açıkladı. Üstelik
bu açıklama François
Hollande’ın CRIF (Fransa Yahudi kurumları temsil konseyi) toplantısındaki konuşmasının
bir kaç gün sonrasında gerçekleşti. Cumhurbaşkanı ‘kendini komedyen zanneden ama sadece patentli antisemit olanların
alaycı davranışlarından’ dem vurmuş ama komedyenin adını anmamıştı. ‘Irkçılık ve antisemitizme karşı mücadele hükümetimizin
en önemli hedeflerinden biridir’ diyen Içişleri Bakanı Valls yeni gösterilerine
engel olmak amacıyla komedyenin oyunlarının oynanacağı şehirlerin valilerine bir
sirküler gönderdi ve şartlar gerektirirse yasaklama güçlerini
kullanabileceklerini belirtti. Komedyenin Yahudi dinine ait bir çok kişiye
antisemit yorumlar ve Holokost kurbanlarına hakaret edici sözlerle bezeli yeni
oyunu Duvar ‘Le Mur’ Fransa’nın bir çok
ilinde turneye çıkmak üzereydi.
Dieudonné avukatı Jacques Verdier
kanalıyla sadece gösteri yaptığını, Valls’in girişiminin ‘abartılı bir tepki ve açık bir sansür’ olduğunu belirtti. ‘Gösterileri izlemeye gelen halka karşı siyasi
otorite tarafından büyük bir saygısızlık yapılmakta’ diyen Verdier gösterileri
yasaklayan tüm kararlara karşı dava açacaklarının altını çizdi. Dieudonné’yi
savunan ve olayın Fransa’da ifade özgürlüğüne vurulmuş büyük bir darbe olduğunu
açıklayan Ulusal Cephe (FN-Front National)’ın başkan yardımcısı Içişleri Bakanına
Fransızların daha ciddi sorunlarıyla ilgilenmesini tavsiye etti. Bu sözlerle FN’nin
hiç bir şekilde değişmediğini ispat ettiğini söyleyen Sosyalist Parti sözcüsü Eduardo
Rihan Cypel, ‘Dieudonné’nin uzun zamandır
komedyenler katagorisinde olmadığını, nefrete teşvik profesyoneli’ olduğunu
belirtti. Artistler, entellektüeller ve avukatlar için eleştirmenin haktan öte
bir görev olduğunun altını çizen ve eleştirme özgürlüğü olmaksızın demokrasinin
olmayacağını belirten Paris Barosu avukatlarından ‘politik ve entellektüel
anti-Dieudonné fikir birliğinin beni endişelendiren tarafı mizahın, ifade özgürlüğünün
ve son tahlilde düşünce özgürlüğünün kısıtlamasıdır’ diye görüş bildirdi.
Fransa’nın
Yahudi Öğrencileri Birliği (UEJF-Union des Étudiants Juifs de France) başkanı
Sacha Reingewirtz, Dieudonné’nin ırkçıların ve antisemitlerin maskotu olduğunu açıkladı. Dieudonné ve
Fransa’da antisemitizmin tırmanışı konusunda BBC’ye söyleşi veren CRIF başkanı
Roger Cukierman ‘Patrick Cohen’in Holokostta bulunmadığından üzüntü duyduğunu söylüyor ya
da Holokost hiç olmadı, Yahudilerin uydurması diyor. Antisemit olduğunu
ispatlamak için daha fazla dinlememe gerek var mı?’ açıklamasını yaptı.
Le Figaro gazetesi ise okuyucularının %70’inin Dieudonné oyunlarının
yasaklanmasına karşı oldukları sonucu çıkan bir anket yayınladı, başka bir gazetede bu
konudaki yorum şöyleydi: ‘Skeçlerinin birinde Dieudonné izleyicilerini ‘renkli kalem
kutusu’na benzetmekte. Yanyana oturup aynı esprilere gülen Arap, zenci, beyaz,
banliyö gençleri, göçmen çocukları, solcular, aşırı solcular, aşırı sağcılar, ırkçılar,
ırkçı olmayanlar, radikal islamcılar, antisemitler, antisiyonistler komedyenin sisteme karşı çıkmasını
alkışlıyor, dozunu arttırdığı provokasyonla insanların zayıf noktalarına hitap
ediyor, onların gündelik acılarını rahatlatıyor.’
Mizahçı Stéphane Guillon da katıldığı tv programında şöyle dedi: ‘Başta oldukça akıllı ve komikti. Aramızda en yeteneklisiydi, gerçek bir
mizahçıydı. Ama yıllar içinde mizah yerini provokatif, hedef gösteren, kısır döngü
içine sıkışmış bir kişiliğe bıraktı. Her 5 dakikada bir Yahudilere karşı bir
hakaret var oyunlarında… Sahnede Ilan Halimi’nin katili Youssouf Kofana’yı
alkışlattıran bir komedyen olabilir mi? Tabii herşeye gülebiliriz, buna din de
dahil, ben de bunun için mücadele veriyorum yıllardır… Gösteri yasaklama taraftarı da değilim ama
antisemit görüşlerini açıkladığı miting düzenlemesine karşıyım.
Provokasyonları görüş değil, suç.
Demokrasinin kuralları vardır, ırksal nefrete davet etmek yasalarımızca yasak.
Kanunlarca açıkça
yasaklanmış fikirlerin propagandası yapılamaz. Dieudonné’nin antisemitizmi bir ‘business’
olmuştur. Ifade özgürlüğü mü? O zaman ben de yarin çıkıp ‘6 yaşından küçük kızları
beğeniyorum, ya da çok fazla zenci var bu dünyada, Rwanda işi tamamlamadı,
zenciler maymundur, onlara muz vermek lazım’ diyeyim. Buna ifade özgürlüğü diyemeyiz,
insanlara hakaret edemeyiz, insanları nefrete davet edemeyiz.’
9 ocakta Nantes şehrinde başlayacak oyun için mahkeme oynanabilir kararı
verirken aynı günün akşamı yüksek mahkeme kararı bozdu ve oyunun oynanamayacağını
hükme bağladı. Polemik şimdilik devletin kanunlarını ve değerlerini tehdit
edenlere karşı demokrasinin aciz olmadığını göstermek için politik bir mücadele
sürdürmek gerektiğini savunan kamu düzeninden sorumlu Içişleri Bakanının
galibiyetiyle sonlandı. Konunun komedyene büyük reklam olduğunu savunanlar olsa
da ifade özgürlüğünün demokrasinin garantisi ve insan haklarının sınırlarının
oldukça geniş olduğu bir ülkede nefret suçlarına karşı sıkı durulması ve caydırıcı
tepki verilmesi kayda değer. Diğer yanda ise özgürlüklerin politik, idari veya
polis gücüyle kontrolü keyfi sonuçlar da doğurabileceğinden nefret suçlarıyla mücadele
ve özgürlüklerin savunulmasında hiç bir gücün yargı kararından üstün olmayacağı
da akıldan çıkartılmamalı.
13 ocak 2014
13 ocak 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder