13 Şubat 2009 Cuma

Sahne Senin Istanbul


Avrupa Kültür Başkenti projesi 1985’de dönemin Yunanistan Kültür Bakanı Melina Mercouri tarafından ortaya atılır ve aynı yıl Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi projeyi uygulamaya koyar. 1985'ten 2000 yılına kadar Avrupa Birliği'ne üye olan ülkelerin kentlerinden biri Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilir ve 2000 yılında, yeni binyıl nedeniyle Avrupa Kültür Başkenti ünvanı hem birden fazla kente, hem de AB Adayı olan ülkelerin kentlerine verilmeye başlanır. Anımsayacaksınız projemiz « Istanbul: 4 Elementin Şehri »(toprak, su, hava, ateş) diye sunulmuş ve kabul edilmişti. 2010 yılında Istanbul, bu ünvanı Almanya’nın Essen ve Macaristan’in Peç şehirleriyle paylaşacak.

Bu kapsamda Istanbul’un kültür mirasını dünyayla paylaşması, yeni müzelere kavuşması, kentin çehresinin değişip yaşam kalitesinin artması, turizme katkısı inanılmaz heyecan verici (2008 yılında Istanbul’a gelen turist sayısının 8 milyondan 2010’da 12 milyona çıkması ciddi bir hedef)

Geçen hafta komite başkanı Nuri Çolakoğlu’nu televizyonda izlerken neredeyse koltuğumdan Istanbul’a ışınlanmak istedim. Ne büyük bir coşkuyla anlatıyordu: Bir sivil toplum projesi olarak başlayan çalışmalar belediyelerin ve devletin katkısı ile gelişir. Avrupa’dan gelen sembolik fon, bütçenin sadece binde 3’ü olmasına rağmen toplamda küçük sayılmayacak bir bütçeyle kolları sıvamışız. Bu yıl içinde büyük retorasyon ve yenileme çalışmaları ile Istanbul’un altı üstüne gelecek gibi gözüküyor. Özellikle Kongre Vadisinde restore edilen Muhsin Ertuğrul Sahnesinin açılışı, Lütfi Kırdar’ın dört katı büyüklüğünde Rumeli Konferans Salonu ve Açık Hava Tiyatrosunun önünün araba trafiğine kapanıp sadece yaya trafiğine açılmasıyla o bölgenin çok başarılı bir gelişime sahne olacağını düşünüyorum. Taksim Atatürk Kültür Merkezinin ön cephesinin ise 1300 m2’lik televizyon ekranına dönüşüp tüm açılış töreninin naklen yayınlanması planlanmakta.

Bir de Istanbuldaki tüm billboard’larda çıkan «Sahne Senin Istanbul» posterlerin devamında «Sahne Senin Ahmet», «Sahne Senin Mehmet» diye kişiselleştirileceğini, ardından da «Sahne Senin Ayasofya», «Sahne Senin Topkapı», «Sahne Senin Yenikapı» diye bölgelendirileceğini öğrendim.

Tüm bu heyecan beni buradan çok etkiliyor ama ya Istanbul’da? Sahne iyi de sahne arkası nasıl? diye sorgulayanlar, bir şehir kültür başkenti seçilerek kültür oluşturulur mu? şehrin kaçak göç ve endüstrileşmesi sonucu yıllardır çözüm bulunamayan sorunlar ne olacak, çirkinlikler nasıl makyajlanacak? halk olayın neresinde? diyenler… Tüm bu yorumlara hak veriyorum ama yine de içimin kıpır kıpır olmasına engel olamıyorum. Uzaktan bakıyor olduğumdan mı, on yıldır içinde gün be gün yaşamadığımdan mı, soruma yanıt bulamıyorum.

Ben yine heyecanıma geri dönüyorum: Açılış programının esin kaynağı halk masallarımız ki bilirsiniz hep mutlu son, düğünlerle noktalanır. Istanbul Büyük Şehir artı 39 ilçe etti mi size kırk! 40 deyince çoğumuzun aklına 40 gün 40 gece düğün dernekler gelmez mi? Işte 31 Aralık 2009 gecesinden başlayip 8 şubat 2010’a kadar sürecek dönemde her akşam bir ilçede «düğün, dernek» kurularak 40 kez açılış yapılacak. Sema gösterisinden, klasik müziğe, baleden folklöre, edebiyattan gastronomiye Istanbul’un tüm renklerini yansıtacak mozaik canlandırılacak.

Planlarımı şimdiden yapıp 2010 yılına mutlaka Istanbul’da girmeliyim, o kırk günlük şöleni kaçırmaya hiç mi hiç niyetim yok. Belki "düğünler"in birinde sizlerle de karşılaşırız, ne dersiniz?

**Yukarıdaki güzel Istanbul 2010 afişini paylaşan sevgili Canan Hanım’a gönülden teşekkürler…

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Sevgili Sibel,

Gene sahane bir yazi, tatli ve icten uslubuna hayranim, keske daha cok ve daha uzun yazsan....

Gonderdigim grafigi boyle harika bir sekilde degerlendirdigin icin icten tesekkurler. Keyifli bir hafta dilerim.

not; bahara ne kadar kaldi? Ben usuyorum ;))

Canan M OZSOY