25 mayıs 1930’da burjuva ve entellektüel bir ailede 5 kızkardeşin
en büyüğü olarak doğdu. Babası Romanya, annesi Polonya Yahudisiydi. Savaş kendi
deyimiyle ‘çocukluk yıllarını çaldı’, derin travmalar bıraktı. 1954 yılında Sam
ile evlendi. Sinagog düğününde erkekler
fraklı, kadınlar uzun elbiseli, kendisi geleneksel bir gelinlik içindeydi, herşey
Aşkenaz geleneklerine göre gerçekleşti. Oysa o gün çok hastaydı, sanki içinden
bir ses yapmamasını söylemekteydi. Fondaki dua ‘bu yüzükle bana sadık kalacaksın’ derken sanki vücudu evlenmeyi
reddetmekteydi. Hayatını tek bir adama, bir aileye bağlaması, cuma akşamlarını
kutsayacak dindar bir ev hanımı olması mümkün değildi. Sanata, hayata, ideale adayacaktı hayatını.
Sam’den iki çocuğu oldu. 1955’de, onun ayak izlerini takip
edecek kızı Nathalie, 1961’de kör doğan ve ünlü bir müzisyen olan oğlu Jean-Philippe.
Hamileliğinde mağaza vitrinlerinde istediği gibi rahat kıyafetler bulamadı. Hayallerini tasarlamaya karar verdi.
Jarseden hazırladığı hamile elbisesi ve vücuda oturan ince örgü çizgili kazak, eşinin Laura adlı prêt-a-porter mağazasında
‘best-seller’ oldu. 1963’de dönemin ünlü şarkıcısı Françoise Hardy bu çizgili kazakla Elle dergisinde
kapak olunca sükse kaçınılmazdı. Audrey Hepburn aynı
kazağın 14 rengini satın aldı! Artık Sonia kendi kanatlarıyla uçacaktı.
Eşinden ayrıldı, 1966’da kendi şirketini kurdu, 1968’de Paris’teki
ilk mağazasını açtı. 1972’de Amerikan moda dergisi Women's Wear Daily tarafından ‘trikonun kraliçe’si ilan edildi. Sonia’ya göre giysiler
kadına adapte olmalıydı, tersi değil! ‘La
démode’ konseptini yarattı. Kadınlar
modanın diktasına boyun eğmemeli, kendi zevk ve vücutlarına uygun
giyinmeliydiler. Giysileri hem rahat hem özenliydi, malzemeler yumuşak,
dökümlüydü. Anglo-saxonların ‘poor boy
sweater’ (fakir çocuğun kazağı) adını verdikleri kazakları sembol giysisi oldu. Dikişler görünür oldu, astarlar kalktı, kadifeden ilk sofistike
eşofmanı yarattı. Kadının vücuduyla ‘evlenen’
örgüler devrim yarattı, çizgiler, straslar, danteller,
mesaj içeren baskılar, grafik motifler ilkleriydi. Aslında imza attığı kadının bağımsızlığı ve kendine
güveninin yanısıra feminen ve sensüel kalabilmesiydi.
1987’de erkek ve çocuk,
ardından parfüm, aksesuar ve ayakkabı koleksiyonları geldi. Otobiyografiden
denemeye çocuk masalından romana kitaplar yazdı, tiyatro oyunları hazırladı, müzikaller
için kostümler çizdi, Hôtel Crillon ve Lutétia gibi dünyaca tanınan mekanların
dekoratörlüğünü yaptı.
Sonia için Yahudiliği öncelikle bir aile geleneğiydi, bir folklördü, çocukluk
anıları, geleneksel yemekler hazırlayan göçmen büyükanneleriydi. Kendisini ‘baştan ayağa Slav’
diye değerlendirirdi. Anne-babası dindar değildi ama ‘Yahudilik ruhu’na
sahiptiler, Fransız toplumuna entegre olmuş cumhuriyetçi bir Yahudilikti bu. Daha sonraki yıllarda Israil’de yaşayan kız kardeşi
Muriel ve eşi Philippe sayesinde Yahudiliğe yakınlaşmıştı. Philippe’in
annesiyle arkadaş olmuş ve onun çocuklar için açtığı Yad Rachem çalışma evini
desteklemişti. Tel Aviv yakınlarında Rykiel adlı bir kreş açmıştı. Sonia için
Israil önemliydi, ‘tabii ki ülkenin
tarihi beni derinden etkiliyor’ derdi. Önce model, sonra stilist, daha
sonra da şirketin yönetimini devralan kızı Nathalie ile Israil’de bir şeyler
yaratmak fikrini çok seviyordu, ihtiyacı olanlarla ilgilenmek, onlara yardımcı
olmak…. Kendileri için çok önemli olan
Fransız kimliklerinin yanısıra Nathalie’nin dediği gibi ‘Yahudilik bir parçamız, özümüz, içgüdüsel yanımız’…
2008 yılı Sonia için çok önemli bir yıldı. Légion
d’honneur madalyası ile ödüllendirildi.
Modaevinin kuruluşunun 40.
yılında Saint Cloud Parkında düzenlenen kutlama defilesinin kapanış show’u
uluslararası üne sahip 30 büyük modacının Rykiel vizyonuyla gerçekleştirildi. Yine
o yıl Musée
des Arts Décoratifs de Paris’de açılan özel bir sergiyle onurlandırıldı. O
tarihlerde verdiği röportajda yaptıklarından gurur
duyduğunu, aile şirketinde kızkardeşi ve kızıyla çalışmaktan mutlu olduğunu
belirtti. Yahudiliğini soran gazeteciye ‘bana
soru sorulduğunda konuşurum, dindar değilim, dinimi ön plana çıkartmak gibi bir
derdim yok. Hatta
çocukken okulda iyi not almak için kiliseye gidip mum yakardım’ der.
Işlerini kızına
devretmişti, ama çizmeye devam ediyordu. Gelecek
için hedefleri sorulduğunda 80 yaşında ‘gelişmeye devam etmek, öğrenmek, yaratmak,
yazmak istiyorum’ demişti.
2012 yılında gazeteci Judith Perrignon ile yazdığı ‘N'oubliez
pas que je joue’ kitabında 15 yıldır Parkinson hastası olduğunu ilk kez kamuoyuna
açıkladı. Bu hastalık annesini yokeden
hastalıktı, asla vazgeçmemeye
yeminliydi.
Sonia Rykiel, doğuşu Sonia Flis, 25 ağustos 2016 tarihinde Paris’te 86 yaşında hayata gözlerini kapattı. Montparnasse mezarlığına
defnedildi.
Ölümünün ardından stilist Jean-Charles de Castelbajac şöyle
diyordu: ‘1960’ların başında Rykiel moda
dünyasını yerinden oynattı. Detaylara düşkündü, yaratıcı bir cesareti vardı. Hem şık hem cool tarzıyla modern
bir feminizm yarattı. Ciddi
bir vizyonerdi. Ikimizin ortak fikri bir
giysinin sadece bir süs olmadığı, aslında bir manifesto olduğudur. Yokluğunu
çok hissedeceğiz.’
Jean-Paul Gaultier de Rykiel’in ardından ‘kadınların yararına sunduğunuz devrim niteliğindeki
çalışmalarınıza hayranım. Hepimize verdiğiniz ilham için teşekkür ederim.’
der.
Sonia Rykiel
kendine has bir stil yaratmıştı, sürekli giydiği siyah fetiş rengi, ateş
renkli özel kesim saçları adeta sıradışı ve asi karakterini yansıtırdı. Farklı
alanlardaki yetenekleriyle Fransız haute-couture’nün
bu atipik ismi ardında büyük bir moda tasarımcısı olmanın yanısıra akıntıya karşı
moda yaratan bir kültür, bir marka, bir imaj, bir tarz ve bir yaşam şekli bıraktı.
Kendisini en güzel
yine kendisi anlatmıştı: ‘Ben modanın düzenbazıyım. Genç kızken
kıyafetlere, modaya özel bir ilgim yoktu; edebiyat ve flört etmeye daha
meraklıydım! Hiç bir zaman dikiş eğitimi almadım, örgü örmeyi de bilmem. Ama
buna rağmen trikonun kraliçesi oldum. Bu düzenbazlık değil de nedir?’
Kaynakça:
Tribune Juive
Actualite Juive
TV5 Monde
Wikipedia